Toros eteklerinde nasıl fışkırıyorsa bitkiler, sözcükler de öyle fışkırır Çukurova’dan. Antik dillerle, halk ağzıyla, küfürüyle, argosuyla yoğrulmuş bu dil, Türkmen köklerinden arı Türkçeye uzanır.
Abidin Dino’nun, sürgün geldiği Adana’da yazdığı cümleler boşuna değil. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Karacaoğlan, Dadaloğlu… Her biri bu dilin sesi, belleğidir.
Muallim Osman Fikri’nin “Şezerat”ı, Ali Rıza Yalman’ın “Cenupta Türkmen Oymakları” kitabı, bu söz hazinesinin izlerini sürer.
Adana’nın dili, sadece konuşulan değil, yazılan, yaşatılan ve belgelenen bir kültürdür.
🖋️ Nevzat Hız Arka Plan Sanat’ın 37. sayısında sizler için yazdı.


